top of page

ÖSYM 2025 TYT TÜRKÇE TESTİ'YLE AYT TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI TESTİ'NİN ELEŞTİRİSİ

  • Hüseyin Toptaş
  • 16 Eyl
  • 23 dakikada okunur


2025 TÜRKÇE TESTİ
2025 TÜRKÇE TESTİ

GENEL DEĞERLENDİRME

En son 2022 YKS-TYT ve AYT’de Türkçe ve Türk Dili ve Edebiyatı testlerini eleştirmiştim. 2023 ve 2024 TYT, AYT’deki Türkçe, Türk Dili ve Edebiyatı testlerini eleştirmedim. Eleştirmeme nedenim, bu testlerde eleştirecek bir yan bulamamam değil yapılan kimi yanlışlarda direnildiğini görmemdi.


Bu eleştirimin girişine de 2020 ve 2022’deki izlenim ve önerilerimi koyuyorum:


2020’deki birkaç eleştirimin göz önüne alındığı gördüm. 2021’deki eleştirimin girişinde şöyle uyarmıştım yetkilileri:


UYARI:

1. Soru kitapçıklarının (TYT, AYT) başındaki AÇIKLAMA başlıklı yazının 3. maddesindeki tümcede “puanlanırken” belirteç-eyleminden (zarf-fiil) sonra konulan virgül yazım yanlışı. O virgülü kaldırınız.

2. Soru kitapçığında kalıp olarak kullanılan dikdörtgen içerisindeki “35.-36. soruları bu parçaya göre cevaplayınız.” tümcelerinde birinci rakamdan sonra konulan nokta, yazım yanlışı. O noktaları kaldırınız. (Birkaç yıldır yapıyorum bu uyarıyı.)


Bunların 2021’de düzeltildiğini görünce sevindim.


Bu yılki Türkçe Testi’yle ilgili aşağıdaki belirlemelerim ve önerilerimin kimileri 2020’deki eleştirimde de var. Olsun, bir kez daha yazmakta yarar görüyorum:


Dil bilgisiyle ilgili sorular, dil bilinci

Dil bilgisi öğretilmeyen öğrencide dil bilinci oluşmaz. Buradaki bilinç, bilgilerin davranışa dönüştürülmesi anlamındadır. Siz dil bilgisi sorularını azaltınca okullarda, kurslarda dil bilgisi öğretimi önemsizleşir; dil bilgisi derslerinin süresi azaltılır. Türkçe, kan kaybeder. Lütfen en az on soru sorun, bu on soru bütün konuları kapsasın.

Bu yıl da yedi soru sormuşsunuz. Bunların dördü yazım ve noktalamayla ilgili. Öğrencinin edindiği birçok bilgiyi bir soruda ölçen soru yok bu testte. Birçok bilgiyi bir soruda ölçen sorular hem bilenle az bileni hem az bilenle hiç bilmeyeni ayırır.

Kısaca dil bilgisi sorularını yeniden düzenlemelisiniz.


Paragraf sorularının içeriği

2020’deki eleştirimde şunları yazmıştım:

Çoktan seçmeli bir testte paragraf soruları, öğrencide şu kazanımların davranışa dönüşüp dönüşmediğini ölçmeyi amaçlar:


Paragraf bilgisiyle ilgili davranışlar:


1. Düşünce paragrafının “bir ana düşünce”ye bağlı tümceler topluluğu olduğunu bilme.


2. Düşünce paragraflarındaki tümcelerin ana düşünceyle bağlarını doğru kurabilme.


3. Paragrafı oluşturan tümcelerin birbirleriyle kurduğu dilsel bağları (Metin dil biliminde buna “gönderimsel bağdaşıklık” deniyor.) görebilme.


4. Düşünce paragraflarında işlenen ana düşünceyi ve yan düşünceleri bulabilme.


5. Açıklama ve tartışma anlatım biçimleriyle kurulan paragraflarda yazarın başvurduğu tanımlama, örneklendirme, benzetme, tanık gösterme, alıntı yapma, sayısal verilerden yararlanma gibi anlatım yollarını ayırt edebilme.


6. Olay paragraflarında bir olayın başlangıcını, gelişme sürecini ve sonunu belirleyebilme.


7. Betimleme paragraflarında betimlenen insan, nesne ve öteki varlıkların sözcüklerle çizimini, yararlanılan duyuları, betimleyicinin anlatıma kattığı duygularını anlayabilme.


Okuduğunu anlamayla ilgili davranışlar:

Öğrenci dört yıl boyunca haftada en az dört saat öğrenim gördüğü lise Türk dili ve edebiyatı derslerinde sanat, yazın (edebiyat), bilim ve dil kültürünün temel kavramlarını edinmiş olmalıdır: Sanat nedir? Sanatçı (edebiyatçı, edip) ile yazar (muharrir, müellif) arasında anlatım yönünden nasıl bir ayrım vardır? İmge nedir? Yazında (edebiyat) imge nasıl tanımlanır? Sanat, gerçeği nasıl ele alır? Sanat gerçeğiyle yaşam gerçeği arasında ne gibi ayrımlar vardır? Bir sanat yapıtında içerik nedir, biçim nedir? Biçem (üslup) neden kişiliği yansıtır? Bir romanda, öyküde sözcüklerle çizilen her kahraman, her betimleme, her olay hangi art anlamları iletmek için vardır? Hoşgörü nedir? Sanat neden hoşgörü üzerine kurulur? Ulusallık nedir? Evrensele giden yol neden ulusalın içinden geçer? Bilim nedir? Bilimle sanat arasındaki ortak yön var mıdır? vb. Sanat, yazın (edebiyat), bilim ve dil kültürünün temel kavramlarıyla donanan öğrenci, bu konularda yazılmış metinleri, öteki konulardaki metinlere göre, kendisine verilen bir dakikalık bir sürede daha kolay anlar; yorumlar ve sonuçlara ulaşır.

ÖSYM’nin hazırladığı Türkçe Testi’ndeki yaklaşık otuz soru, işte öğrencinin bu davranışını ölçmeye yönelik olmalıdır. Soru ister öğrencinin imge çözüm gücünü yani düşünme gücünü ölçmeye ister bir metnin dil ve düşünce örgüsünü çözümleme gücünü ölçmeye yönelik olsun, seçilen tümcelerin, seçilen metinlerin bağlamını yukarıda sözünü ettiğimiz kültür oluşturmalıdır.


Bu sınavdaki sorular, bu genel ilkeye bağlı olarak hazırlanmış.


2020’deki eleştirimde şunları yazmıştım:


SONUÇ

Kırk soruluk bir testte bir sorunun bile yanlış olması, yukarıda anlattığımız temel ilkelere uygun olmaması, testin içerisinde yazım yanlışı, tutarsızlığı olması o soruları çözemeyen öğrencilerin sayısını artıracaktır. Bu durum, “aritmetik ortalama”yı etkileyecek; puanlamanın sağlıklı olmasını önleyecektir.

ÖSYM Türkçe testlerinin hiçbir tartışmaya yol açmayacak nitelikte hazırlanması gerekir. Bunun için şunlar göz önünde bulundurulmalı:


1. Dil bilgisi sorularının sayısı artırılmalı, dil bilgisinin bütün konuları altı yedi soruya sığdırılmalı, yazım ve noktalama soruları üçe indirilmeli.

2. Okuduğunu anlama metinleri seçilirken metnin Türkçe anlatımla, Türkçenin beğenilerine uygun bir biçemle (üslup) yazılıp yazılmadığına bakılmalı; Osmanlıca, İngilizce, Fransızca sözcüklerle yüklü metinlerden kaçınılmalı ya da bu nitelikli metinler, düzeltildikten sonra soruya dönüştürülmeli.

3. Metinler, sanat, yazın (edebiyat), dil ve bilim kültürü bağlamlı olmalı.

4. Soru hazırlayıcılar, biçemlerine (üslup) özen göstermeliler. Soru kökünü ve seçenekleri açık, duru, yalın bir anlatımla kurmalılar.

5. Soru hazırlayıcılar, dil bilgisi sorularıyla, paragraf sorularıyla okul ve kurslardaki Türkçe öğretimine yön verdiklerini unutmamalı; soruların doğru kurulmasına, Türkçe terimler kullanmaya önem vermeliler.

Bütün bu söylediklerim, daha doğru, daha iyi, ölçüm gücü daha yüksek Türkçe testleri hazırlayacağınıza yürekten inandığımın göstergesi.

Saygılarımla...


Bu yıl da aynı duygularla yazdım bu eleştiriyi; Türkçemiz için, Türkçemizin güzelliği bozulmasın, Türkçemiz bizi geleceğe taşısın diye.

Emekleriniz, sizi yüceltsin; onurlandırsın.

Sevgi ve saygılarımla...


HÜSEYİN TOPTAŞ, 31 Ağustos 2025, İzmir



ree

a. Verideki “gereklilik” sözcüğü, “gereklik” olmalıydı; -lIk eki, -lI ekini de içerir.


b. Soru kökü, “Öğrenci anlar nasıl olsa!” anlayışıyla değil anlatılmak isteneni en doğru, en iyi iletecek biçimde kurulmalıdır: Bu parçada[ki] altı çizili sözcüğün anlamını içeren söz ya da sözcük, aşağıdakilerin hangisinde vardır?

c. A’daki tümcede “‘romanları vasıtasıyla” sözü görevine uygun yerde kullanılmadığı için” anlam belirsizliği oluşmuş; “romanları vasıtasıyla... hapsolduğu...”, “romanları vasıtasıyla... çıkarmak...”. Tümce şöyle kurulabilirdi: “Okurunu hapsolduğu dar çerçeve içerisinden romanlarıyla çıkarmak için nasıl çabaladığı görülüyor.”


ç. B’deki tümcede “bize” sözcüğü gereksiz. “İspatlıyor” yerine “kanıtlıyor” sözcüğü kullanılmalıydı.

d. C’deki tümcede “neden ol-” sözü, Osmanlıca “sebep ol-” eyleminin kötü bir çevirisidir. Bunun yerine “yol aç-” sözü kullanılmalıydı.


ree

a. Verideki altı çizili yerlerin ikisi sözcük, üçü söz.


“Ayraç” varken neden Fransızca “parantez” sözcüğünü kullanıyorsunuz? 14. soruyu hazırlayan arkadaş, “ayraç” sözcüğünü kullanmış.

Soru kökü şöyle kurulmalıydı: Bu parçada[ki] altı çizili numaralanmış sözcük [ya da sözlerden] hangisi, ayraç ( ) içerisindeki anlamda kullanılmamıştır?

b. Verinin ilk tümcesinde hem Arapça “tıpkı” hem Türkçe “gibi” sözcükleri kullanılmış. Bu iki sözcük anlamca çelişir, aynı tümcede kullanılmaz. [TDK’nin genel ağdaki sözlüğünde Abdülhak Şinasi Hisar’dan alınan örnek tümcede de bu çelişme var. Sözlüğü hazırlayanların ne kadar özenli(!) olduğunu görüyorsunuz.]


c. II.deki “ele almak” sözünün anlamını TDK’nin genel ağdaki sözlüğüne bakarak belirlemişsiniz. O sözlükte birçok sözcüğün anlamı yanlış verilmiş ya da kimi kullanımlardaki anlamı verilmemiş. Tiyatronun bir “konuyu ele alması”, “işlemesi”dir; Tiyatro, “incelemez” yani “bir konunun özelliklerini, ayrıntılarını inceden inceye, özenli bir biçimde anlamaya, öğrenmeye çalışmaz.” İşlediği konu aracılığıyla okuyucuya açık ya da örtülü iletiler sunar. Bu iletilerin tümünün oluşturduğu bütünlük de yapıtın “içeriği”dir. “Ele almak” deyiminin “işlemek” anlamı sözlükte yok. Soru hazırlayıcı “incelemek” anlamını, çok düşünmeden, ayraç içerisine koymuş. Böyle olunca da soru, iki yanıtlı olmuş.

ç. Verideki “Sahnedeki doğal performanslar sayesinde izleyicilere daha yakından dokunur.” tümcesindeki “doğal performanslar” sözüyle anlatılmak isteneni anlayan var mı? Bu tümceyle iletilmek istenen, tümceyi Türkçeleştirsek daha kolay anlaşılmaz mı? Deneyelim: “Sahnede oyunu sunan oyuncular aracılığıyla (sayesinde) izleyicilere daha yakından dokunur.”


ree

a. Verinin “çünkü”yle başlayan sıralı tümcesinin birincisinin sonuna virgül değil noktalı virgül koymalıydınız çünkü ikinci tümcede virgül kullanılmış: “Çünkü artık hazırlıklı değiliz; ışığın, eskiden olduğu gibi, görülmesi beklenenin üzerine doğrudan tutulduğu bir film izlemiyoruz.” “Çünkü”den önceki noktayı kaldırıp “çünkü”yü küçük harfle de başlatabilirdiniz.

b. Sorunun “açık” olması için soru kökü şöyle kurulmalıydı: Bu parçada altı çizili sözle film izleyicisinin aşağıdakilerden hangisini yapması beklenmektedir?

c. Seçenekler de özensiz. Özellikle yanıt olarak verilen söz... “Filmde verilmek istenen...” Bu söz şöyle kurulmalıydı: B) Filmin iletilerini, kurgusunu anlamak için çaba gösterme


ree

a. Verinin I. tümcesindeki “prestijli” sözcüğünü “saygın” sözcüğüyle değiştirmeliydiniz.

b. II. tümcede tırnak içerisindeki aktarma tümceden önce iki nokta kullanmalı, yüklemi de çoğullaştırmalıydınız: Yaptılar.

c. Buradaki soru kökünü daha önce birkaç kez eleştirmiştim. Bu soru kökü, daha öncekilere benziyor. Üstelik soru kökü tümcesinde anlam karışıklığı var.

Açıklayalım: Tümcenin dil bilgisi yönünden çözümlemesi şöyle:

{Bu parçada numaralanmış cümleler}-de [söylenemez]}. Bulunma bildiren dolaylı tümleç görevindeki sözle yüklem, uyumsuz; bu uyumsuzluk anlatım bozukluğuna yol açıyor. {Rie Kudan ile ilgili aşağıdakilerden hangisi [söylenemez]} sözünde de iki anlam var: 1. Rie Kudan’la ilgili aşağıdakiler... 2. Rie Kudan’la ilgili [olarak] söylenemez. İkincisi sorulmak isteniyor ama “olarak’ eylemsisi kullanılmadan “Rie Kudan’la” sözü, yükleme bağlanmaz. “Öğrenci anlar bu soru kökünü.” diyemezsiniz; bu, Türkçe öğrenimi ölçen bir test. Böyle bir testte “anlatım bozukluğu”, “yazım yanlışı” olmamalı. Üstelik, sizin kurduğunuz soru köklerinin sınavlara hazırlık için üretilen sorularda bire bir kullanıldığını göz önüne alırsanız sorumluluğunuzun ağırlığını daha iyi anlarsınız. Soru kökü ya “Bu parçada Rie Kudan’dan söz eden numaralanmış tümcelerle ilgili [olarak] aşağıdakilerin hangisi söylenemez?” ya da “Bu parçada Rie Kudan’dan söz eden numaralanmış tümcelerle ilgili aşağıdaki açıklamaların hangisi yanlıştır?” biçiminde kurulmalıydı.


ç. Orhun Yazıtları’nda geçen “birle” sözcüğü, “ile” sözcüğünün ekleşme sürecinin başlangıcı olarak benimsenir. Özellikle ilgeç (edat) görevindeki sözcükler ekleşince “durum eki”ne dönüşür çünkü durum ekleriyle ilgeçler, aynı işlevdedir. İkisi de kendilerinden önce gelen söz ya da sözcükle kendilerinden sonra gelen ad ya da eylem arasında ilgi kurar, ilgeç sözcüğü de bunu belirtir. Bütün durum ekleri, dilin bilinmeyen dönemlerinde ekleşen ilgeç görevindeki sözcüklerdir. Bu durum, Türkçenin eğilimlerinden biridir. Günümüzde, konuşma dilinde “ile” sözcüğünün ekleşme süreci hız kazanmış; ilgeç (edat) görevindeki “ile”nin, eski araç durumu eki -n’ nin yapım ekine (yaz-ı-n, kış-ı-n, ilk-i-n...) dönüşmesi nedeniyle araç (Fr. instrumental, vasıta) durumu ekine (-lA), bağlaç görevindeki “ile”de bağlama ekine (-lA) dönüşmüştür: “Yola Ahmet-le çıkmıştık.”, “Ali’y-le Ahmet yola çıktılar.” Bu sözcüklerdeki -lA ekine ilgeç (edat) de diyemezsiniz bağlaç da. İlgeç ve bağlaç ekin değil sözcüğün girdiği görevlerdir.

Siz, Türkçenin bu eğilimini bir yana iterek “ile”yi ayrı yazmaya çalışıyorsunuz; kimilerinin günümüzde idi, imiş, ise yardımcı eylemlerini ek eyleme dönüştürmekten kaçındıkları gibi.


d. Soru kökünde “tümce” (cümle) sözcüğünü kullanmışsanız seçeneklerde bu sözcüğü kullanmanıza gerek yok; I.de, II.de... kullanımları anlatımınızı durulaştırır.

e. Seçeneklerde hem Türkçe “yararlan-” hem Osmanlıca “faydalan-” eylemini kullanmanız tutarsızlıktır. Bu, az bilgili ortaokul ya da lise öğretmenlerinin yazma (kompozisyon) derslerinde anlatımı “yinelemeler”den kurtarmak için önerdiği bir yoldur ama doğru bir yol değildir; anlatımı tutarsızlaştırır.

“İmkân” yerine Türkçe “olanak” sözcüğünü kullanabilirdiniz.

Daha önceki eleştirilerimde “ifade et-” bileşik eyleminin sık ve özensiz kullanımından söz etmiştim. Bu eylem, Osmanlıcadır; “anlat-” eylemi varken “ifade et-” eylemini birçok yerde (18. soru A seçeneği) kullanmanız, sizce doğru bir tutum mu?


ree

a. Veride ilgeç (edat) görevindeki (...özellik(ğ)-e sahip) “sahip” sözcüğü, özensiz kullanılmış; bu özensiz kullanım, ÖSYM’nin Türkçe testlerinde karşıma sıkça çıkıyor; ben de eleştiriyorum.

Arapça “sahip” sözcüğünün bütün anlamları, “kişi, kimse”yle ilgilidir. TDK’nin genel ağdaki sözlüğünde bile bütün anlamlarda bir “kimse”ye, “kişi”ye bağlılık söz konusudur. Verideki tümcede “kristaller” “kimse” değil. Tümce şöyle düzeltilmeliydi: Balinalar, beyinlerindeki manyetik özellik[li] kristallerle yönlerini bulur. (Aynı yanlış kullanım 31. sorunun B seçeneğinde de var.)


b. Verinin ikinci tümcesindeki Osmanlıca “sebep ol-” eylemi yerine Türkçe “yol aç-” deyimini yanıtta kullanmışsınız; iyi etmişsiniz ama veride de kullanmalıydınız. (Aynı kullanım 23. sorunun B seçeneğinde de var.)


c. Soru kökü, “ifade edil-” eylemi ve “hâl” sözcüğü kullanılmadan şöyle kurulmalıydı: Yukarıdaki tümcelerin anlamları bozulmadan bir tümceye dönüştürülmüş en uygun biçimi aşağıdakilerin hangisidir?


ree

a. Veride Arapça “manzume” sözcüğü, Fransızca “sistem” (bir bütün oluşturacak biçimde birbirine bağlı ögelerin bütünü) sözcüğünün yerine kullanılmış; iyi olmamış. Onun yerine ya Türkçe “dizge” sözcüğü kullanılmalıydı ya da o sözcük çıkarılmalıydı.

b. Soru kökünde iki kez “cümle” kullanmaya gerek yoktu: Aşağıdakilerden hangisi, bu tümceyle ögeleri ve ögelerinin dizilişi yönünden özdeştir?

Soru, bu iki küçük eksiklik dışında çok güzel. Bir ad tümcesiyle bir eylem tümcesinin ögeleri ve ögelerinin sıralanışı yönünden özdeş olabileceğini göstermek, önemli.


ree

a. Yanıt, II. tümcedeki “tamamlandığında” sözcüğünün sıfat-eylem olmadığı üzerine kurulmuş.

Kimi dil bilgisi kitaplarında, başta Zeynep KORKMAZ’ın Türkiye Türkçesi Grameri adlı kitabında (s.1032, §.771) belirteç-eylem (zarf-fiil) eklerinin içerisine -DIğIndA biçiminde bir ek konulmuş. Soru hazırlayıcı da bu eki, sorgulamadan, araştırmadan Zeynep KORKMAZ’ın kitabına güvenerek belirteç-eylem (zarf-fiil) eki olarak benimsemiş. Sayın KORKMAZ’ın kitabındaki bu bilgi yanlış, bilimsel değil.

Bu ek belirteç-eylem eki olamaz çünkü bu, birleşik bir ek değildir. Buradaki -DIk, sıfat-eylem ekidir; sıfat-eylemliğini (sıfat-fiil) korur. Sonra gelen -I, üçüncü kişi iyelik eki; -n-, iyelik ve adıl (zamir) koruyucu “n”si; -DA, bulunma durumu ekidir. Bu ekler de kendi işlevlerini korur. Buradaki -DA, “zaman” anlamındadır çünkü sıfat-eylemin nitelediği “zaman” sözcüğü düşünce onun anlamını üstlenmiştir. Türkçede düşen bir biçim birimin anlamını ondan kalan ses birleşimi üstlenir. Biçim birim, hiçbir ses bileşimi bırakmadan düşerse onun anlamını bir önceki biçim birim üstlenir: Babam, eve gel-dik(ğ)-i zaman-da... > Babam, eve gel-dik(ğ)-i-n-de.... Türkçede adların, şimdiki zaman üçüncü kişi ek eylemi olmadan yüklem görevinde kullanılmasının nedeni de budur; yardımcı er- eyleminin şimdiki zaman üçüncü kişi çekimi tümüyle eriyince bu ekin anlamını ve işlevini bir önceki biçim birim üstlenmiştir (Eski Türkçede geniş zaman eki -r, şimdiki zaman anlamında da kullanılmıştır.): *Ädgü er-ü-r ol > İyiØ. Ali iyiØ. Kız güzelØ.


Kimi tümcelerde -I üçüncü kişi eki değil yardımcı ünlü (-ı-, -i-, -u-, -ü-); -n-, koruyucu ünsüz değil ikinci kişi iyelik ekidir (-n): Sen gel-dik(ğ)-i-n-de... Buradaki iyelik eki, kişilere göre değişebilir: Ben eve gel-dik(ğ)-i-m-de... Siz eve gel-dik(ğ)-i-niz-de... Kişilere göre çekimi süren böyle bir biçim birim içeren ekler topluluğu, birleşik ek olamaz; belirteç-eylem (zarf-fiil) eki olamaz. Sayın KORMAZ’ı yanıltan, zaman anlamı kazanan -DA ekidir. Türkçede bir çekim eki, kendisinden önce gelen yapım ekiyle birleşik ek oluşturmaz. Bunun tersi doğrudur. Bir yapım eki kendisinden önce gelen çekim ekini yapım ekine dönüştürür. Sayın KORKMAZ, bu genel kuralı umursamamış; ad-eylem (isim-fiil) ve sıfat-eylemden sonra gelen çekim eklerini bu eklerle birleşik saymıştır (agy. s.1020, §.762). [Zeynep Korkmaz’ın kitabındaki birçok yanlışı TÜRKÇE DERSLERİ adlı kitabımda yeri geldikçe eleştirdim. Bak. TÜRKÇE DERSLERİ (1 ve 2. Kitap, 1140 sayfa.), Papatya Bilim Yay., İst. 2016.)

Tümcede “sıfat-eylem”in kurduğu yan tümceciğin (yolculuk süreci tamamlandığında...) belirteç (zarf) tümleci görevinde olması, “tamamlandığında” sözcüğünü belirteç-eylem (zarf-fiil) yapmaz. Şu tümcede de sıfat-eylemin kurduğu yan tümcecik, belirteç (zarf) tümleci görevindedir ama bu sıfat-eyleme belirteç-eylem (zarf-fiil) denemez: “Onu, bize yap-tık-ları-y-la yargıladık.”

Özetle bu soru yanlış, sorunun yanıtı yok.


ree

a. Parça, Asım Bezirci’nin (Anıları ve yapıtlarıyla yaşasın.), yanlış anımsamıyorsam, Çok Kapılı Oda adlı kitabından alınmış. Alan kişi de metni bozmuş. Bu metin,1984 ÖSS’de soruya şöyle dönüştürülmüştü:


Bir şair, başkalarının şiirlerinde geçen kelimeleri kullanabilir. Bunun gibi o şiirlerin konularını, temlerini, düşüncelerini yeniden işleyebilir. Ama bu özellik onu “taklitçi” yahut “değersiz” saymayı gerektirmez. Yeter ki o, bu kullanış ve işleyişte başkalarından ayrılabilsin. Başkalarından aldıkları­na, etkilenmelerine kendi kişiliğinin damgasını basabilsin. Onları ayrı bir görüş, biçim ve yöntem­le yeni bir bireşime sokabilsin. Kısacası şiirinde bir kişilik gösterebilsin.


Bu paragrafa en uygun başlık aşağıdakilerden han­gisi olabilir?

A) Eskimeyen Şair B) Şiirde Öz ve Biçim C) Yenilikçi Şair

D) Şiir Tekniği E) Şair ve Özgünlük


b. Soru kökü ya “Bu parçadaki numaralanmış altı çizili sözcüklerle ilgili [olarak] aşağıdakilerin hangisi söylenemez?” ya da “Bu parçadaki numaralanmış altı çizili sözcüklerle ilgili aşağıdaki açıklamaların hangisi yanlıştır?” biçiminde kurulmalıydı.


c. Soru kökünde “sözcük” sözcüğü kullanılınca seçeneklerde “sözcük” kullanılmamalı; I., II., III., IV., V. biçimi yeğlenmeli.


A’daki “üçüncü çoğul kişi iyelik eki” yerine Türkçenin doğasına (beğenilerine, eğilimlerine) uygun bulduğum için ben, “çoğul üçüncü kişi iyelik eki” tamlamasını kullanıyorum.


ç. Kimi dil bilgisi kitaplarında dil bilimindeki “akuzativ” yerine kullanılan “belirtme durumu”nun yanlış bir terim olduğunu 2020 ve 2022’deki eleştirilerimde anlatmıştım. Soru hazırlayıcıların kılavuz olarak benimsediklerini sandığım Zeynep Korkmaz, kitabında “belirtme durumu” yerine “yükleme durumu” terimini benimsemiştir.


2022’deki eleştirimi buraya alıyorum:

“Belirtme durumu” teriminin yanlış olduğunu 2020’deki eleştirimde gerekçesiyle açıklamıştım. Bir kez daha açıklıyorum:


“Belirtme durumu” teriminin yerine “yapma durumu” (Fr. accusatif) terimi kullanılmalıydı. [ÖSYM’nin okullarımızdaki Türkçe öğretimini yönlendirici kurum olduğunu çok iyi bildiğim için yapıyorum bu önerileri. Siz doğru terimler kullanırsanız Türkçe ve yazın (edebiyat) öğretmenleri de onları kullanır.]

“Belirtme durumu” terimi doğru mu?


Doğru değil. Neden doğru olmadığını TÜRKÇE DERSLERİ (Papatya Bilim Yay., İst. 2016, s. 256-257.) adlı kitabımda ayrıntılı olarak açıkladım. O bölümü de buraya alıyorum:

Nesne, -I ekini alarak eyleme bağlanırsa bu nesneye be­lir­ti­li nes­ne (BN) denir. Belirtili nesne, an­la­tı­cı­nın ve din­le­yi­ci­nin bil­di­ği, be­lir­li, bi­li­nen bir kavramdır. Örneğin “Ço­cuk, dün ev­de ki­tap(b)-ı oku­du.” tümcesinde sözü edilen ki­tap, an­la­tı­cı­nın ve din­le­yi­ci­nin bil­di­ği, be­lir­til­miş bir ki­tap­tır. Ki­tap sözcüğüne eklenen -I eki, be­lirt­me işlevindedir. Ekin bu işlevine bakarak ki­tap sözcüğünün eylemle ilişkisi, be­lirt­me du­ru­mu olarak adlandırılmamalıdır çünkü ki­tap sözcüğü, eksiz olduğu zaman da eylemle yap­ma ilişkisindedir. “Ço­cuk ev­de dün ki­tap oku­du.” tümcesiyle “Ço­cuk ev­de dün ki­tap(b)-ı oku­du.” tümcesindeki ki­tap sözcüklerinin eylemle kurdukları ilişki aynıdır. Bu iki tümce arasındaki fark, ki­tap sözcüğünün anlatıcı ve dinleyici açısından konumu yani belirli, bilinen bir ki­tap olması ya da olmamasıdır. Ki­tap sözcüğü, eksiz kullanımında anlatıcının ve dinleyicinin bilmediği herhangi bir ki­ta­bı, bütün kitapları kapsayan genel bir ki­tap kavramını anlatırken -I ekini alınca belirli bir kitabı yani anlatıcının ve dinleyicinin bildiği bir kitabı anlatmaktadır. Bu özelliğine bakılarak -I ekine be­lirt­me eki denebilir ama nesne görevindeki sözcüğün belirtme durumunda olduğu söylenemez. Nesne görevindeki sözcük, ister belirtilmiş ister belirtilmemiş olsun, her zaman eylemle yapma ilişkisindedir ve yap­ma du­ru­mundadır. Yapma durumu da ek­li yap­ma du­ru­mu ve ek­siz yap­ma du­ru­mu olarak ikiye ayrılır. Ek­li yap­ma du­ru­mu, belirtili nesne; ek­siz yap­ma du­ru­mu da belirtisiz nesne görevindeki sözcüğün eylemle kurduğu ilişkiyi belirten terimlerdir.

d. C’deki “tamlayan eki” yerine “ilgi durumu eki” kullanılsaydı daha iyi olurdu.


ree

a. Verideki “itibarıyla" sözcüğü çıkarılmalı, ya “görünüşü” sözcüğü “gorünüşüyle” yapılmalı ya da “itibarıyla’ yerine “bakımından” sözcüğü getirilmeliydi.

Son tümcedeki “dahil olduğu” yerine “yer aldığı” sözü kullanılmalıydı.

b. Soru kökü, açık ve duru olarak şöyle kurulabilirdi: Bu parçada ayraçla gösterilen yerlere getirilebilecek en uygun noktalama işaretleri, aşağıdakilerin hangisinde sırasıyla verilmiştir?

Bu küçük eksikliklerin dışında soru, çok güzel.


ree

a. Verideki “edasıyla” yerine “tutumuyla”, “şahit oluruz” sözünün yerine de “görürüz” sözcüğü kullanılsa daha iyi olurdu.

b. Verideki ilk “İnce Memed”, Yaşar Kemal’in romanının adı olduğu için ya eğik yazıyla yazılmalıydı ya da tırnak içerisine alınmalıydı.: “İnce Memed’e başladığımda...”

c. A’da “düşünce”, B’de “fikir”... Yine sözcük tutarsızlığı...

Bu küçük eksiklikler dışında soru çok güzel.



ree

a. Verinin IV. tümcesinde yüklem çoğullanmalıydı: Mücadele ediyorlar.

b. Bu soru kökünü birçok kez eleştirdim, bir kez daha eleştireceğim çünkü yanlış bilgi üretiyor. Ürettiği yanlış bilgi şu: Bir yazının paragraflara ayrılma biçimi, yazının gerektirdiği bölümlemeye göre değil yazarın isteğine göre olur. Oysa bir parça keyfî olarak iki paragrafa bölünmez. O parça iki paragraftan oluşmuştur ama soru sormak için siz onu birleştirmişsinizdir. Öyleyse soru kökündeki tümce, bu içeriği iletmelidir: “İki paragrafın birleştirilmesiyle oluşan bu parçada ikinci paragraf, hangi tümceyle başlar?” ya da “İki paragrafın birleştirilmesiyle oluşan bu parçada ikinci paragrafın ilk tümcesi, numaralanmış tümcelerden hangisidir?”

c. Seçeneklerdeki Romen rakamlarından sonra nokta koymalıydınız çünkü parçadaki rakamlar sıralama içeriyor.


ree

a. B’de yine “sahip” sözcüğünün özensiz kullanımı... Bir de tamlayanın insan ve çoğul olmasına karşın (anlamca öznenin çoğul olmasına karşın) yan tümceciğin yükleminin çoğul olmaması... Seçenek şöyle olabilirdi: “sporcuların daha iyi olanakları olan tesislerde antrenman yapabilme[leri]"

b. Bir metni soru verisi yaparken birçok özellik göz önünde bulundurulmalı: metnin konusu ve içeriğinin, öğrencinin edindiği kültürel birikimi ölçecek nitelikte olması, düşünce örgüsünün iyi, anlatımın doğru ve iyi olması, metnin öğretici yanının olması, noktalamanın doğru olması... Bunlardan biri eksikse o eksiklik giderilmeli, metin soruya uygun duruma getirilmeli. Yazarın yanlışına ortak olunmamalı.


Bu soruda yanıt seçeneği yeterli açıklıkta değil. O sözdeki “tasarlanan” sözcüğü, sözün anlamına uygun değil. “Tasarı, tasarlama”, zihinde oluşturulan bir nesneyi ya da olayı anlatır. Oysa burada anlatılmak istenen, “yaratılan, oluşturulan” spor araç ve gereçleridir. “Spor ekipmanları” sözüyle “performans” sözcüğü de Türkçe anlatıma yakışmıyor. Bu seçenek şöyle kurulabilirdi: “yaratılan spor araç ve gereçlerinin başarıyı artırması”


c. E’de de A’yı eleştirirken sözünü ettiğim yanlış var. Seçenek şöyle kurulmalıydı: “sporcuların kendi branşlarındaki araç [ve gereçleri] daha iyi tanıyarak kontrol edebilme[ler]i”


ree

a. Verinin üçüncü tümcesindeki “ile”yi ekleştirebilirdiniz. Son tümcesindeki “adapte olabil-” eyleminin yerine yanıtta kullandığınız “uyum sağlayabil-” eylemi, “mümkün” yerine “olanaklı” sözcüğünü kullanabilirdiniz.

b. Soru kökünde daha önce sözünü ettiğim yanlışlık var. Kök, şöyle kurulabilirdi: “Bu parçadan kraliçe yaban arılarıyla ilgili [olarak] aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir?”

c. A’daki “su altıda yaşama uyum sağlama” sözünde anlatım bozukluğu var. Şöyle kurulabilirdi: “Gelecekte su altında da yaşayabileceklerine”.


ç. C’deki söz, “sahip”ten arındırılmalıydı: “Ilıman iklim[li] bölgelerde daha üretken bir yaşam sürdüğüne.”

d. Soruya yanıt olan D’deki söz, “Kış uykusuna yatmalarının ekosistemin [sürmesindeki] önemine” biçiminde kurulsaydı daha iyi olurdu.



ree

a. Verinin ikinci tümcesindeki yüklem çoğullanmalıydı: Düşünüyorlardı. Üçüncü tümcesindeki “sonucunda” sözcüğü anlamına uygun yerde kullanılmadığı için anlatım bozukluğuna yol açmış.

“Son”, biten, arkası olmayandır. “Sonuç” (<son uç), bitenden ortaya çıkan durumdur; bir eylem biter (sona erer); ortaya çıkan, sonuçtur. Bu parçada “anı”, sonuçtur. Yazar, bunun bilincinde olmayabilir ama soru hazırlayıcı, bunu görmeli ve düzeltmeliydi. “Sonuç” yerine “sonunda” sözcüğü kullanılmalıydı.

b. Soru kökünde yine aynı yanlışlık... Kök, şöyle kurulmalıydı: Bu parçadan anılarla ilgili [olarak] aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir?

c. Yanıt tümcesindeki (B) “içerik” sözcüğü öğrenciyi yanıltabilir; tümce, “neden ol-” eyleminden de kurtarılmalı; şöyle kurulmalıydı: İnsanın ruh durumu, bir anının farklı anımsanmasına yol açabilir.

ç. E’de “hâl” yerine “durum” sözcüğü kullanılmalıydı.


ree

a. “Durumsal”, “yakınsal”, “etmen” sözcüklerinin yer aldığı bir metinde “atfetme”, “faktör”, “muhatap” sözcüklerinin yer alması bence sözcük tutarsızlığıdır. Bu sözcüklerin yerine “yükleme”, “etken, etmen”, “karşısındaki kişi” söz ya da sözcükleri kullanılabilirdi.

b. Soru kökünde aynı yanlışlık...Yine “ile”yi ekleştirmeme... Kök, şöyle kurulmalıydı: Bu parçada söz edilen “temel [yükleme]” hatası[yla] ilgili [olarak] aşağıdakilerin hangisi söylenebilir?






ree

a. Böyle karmaşık bir metin, düzeltilmeden veri olarak kullanılmamalı. Sorunun çözüm süresinin bir dakika olması, metinde geçen kavramların bir alan uzmanının (psikoloji, toplum bilimi) anlayabileceği bağlantılar içermesi, üstelik yazarın, anlatmak istediklerini açık dille iletememesi, bu yargımın gerekçeleri.


Akşit Göktürk’ten alıntıladığım şu metindeki Georg Christoph Lichtenberg'in sözünü şöyle de değiştirebiliriz: “Bir metinle bir ka­fanın çarpışmasından boş bir ses çıkarsa her zaman kafada mı­dır suç?”


«…Etkin bir alışveriştir okumak. On sekizinci yüzyıl Alman düşünürlerinden Georg Christoph Lichtenberg'in çok yerinde bir sorusu ile söylersek: ‘Bir kitapla bir ka­fanın çarpışmasından boş bir ses çıkarsa her zaman kitapta mı­dır suç?’» (Akşit GÖKTÜRK, SÖZÜN ÖTESİ, YKY, s. 29.)

Metni düzeltmeye soru verisi yapmaya çalışalım:

İnsan zihnindeki izlerin pek çoğu [kalıtsal] yolla aileden, [deneyim] yoluyla da çevreden geçer. Doğar doğmaz başlayan deneyimleme sürecinde kişinin seçimlerini, [kalıtımsal] kalıplar [biçimlendirir.] Erken deneyimlerin hangisinin o kişiye özgü biçimde, [nasıl] ve ne ölçüde etkili olacağını kalıtımsal ve çevresel ögelerin etkileşimi belirler. Etkileşim yoluyla ortaya çıkan seçimler de sonraki öğrenme süreçleri için [toplumsal] bir kalıp [durumuna] gelir. Böylelikle insan zihni, kişinin geçmiş yaşantısına gönderme yapan bağıntılardan oluşur.

Bu düzeltme bile metni, anlaşılır kılamadı. Bir uzmanlık alanını ilgilendiren bu tür metinleri, böyle bir testte kullanmamak gerekir. Metin bilimine göre okuduğunu anlamanın temel ilkesi şudur: İnsan zihni daha önce tanıştığı kavramları ve bağıntıları içeren bir metni daha kolay anlar; o metinden doğru çıkarımlar yapar.

b. Metni veri olarak aldınız. Seçenekleri kuran sizsiniz. Daha özenli olmalı, Türkçe anlatımı öne çıkarmalısınız. Seçeneklerde “ziyade”, “tarafından”, “potansiyel sınır” gibi söz ve sözcüklere yer vermemeli; seçenekleri örneğin şöyle kurmalısınız:

A) Belleğin oluşumunda deneyimden çok kalıtımın etkisi vardır.

B) Erken dönemdeki çevresel etmenleri belirleyen, ailedir.

C) İnsan zihninin biçimlenme sürecinde deneyimler, belirleyici ögedir.

D) Kalıtsal etkenlerin olası kalıpları, çevresel etmenlerle değişime uğrar.

E) Öğrenme farklılığını yaratan, insan zihninin gizil sınırlarıdır.



ree

a. Bu soru için seçilen metin, hem içerik hem biçim olarak çok iyi. Bir de “ise” yardımcı eylemini ek eyleme dönüştürseydiniz (kurmaca ise > kurmacaysa, gerçeklik ise > gerçeklikse, olduğunu ise > olduğunuysa) okumak kolaylaşırdı.


b. Soru kökünde yine aynı anlatım bozukluğu... Yine “ile”yi ekleştirmeye direnme... Şöyle olmalıydı: Bu parçada okuma eylemi[yle] ilgili [olarak] [asıl] anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

c. Soru hazırlayıcının kurduğu seçenekler daha açık olabilirdi:

A) İmgeleri bir araya getirerek en iyi mesajı yakalama çabasıdır.

[Kurmaca yapıtlarla düş gücünü geliştirme uğraşıdır.]

B) Zihinsel ve düşünsel edimden ziyade zamanı değerlendirme uğraşıdır.

[Tarihsel olayların nedenlerini ve sonuçlarını anlayarak yorumlama işidir. ]

C) Eleştirel düşünmeye sevk eden, olgunlaştırıcı bir deneyimdir.

[Yaşamı yorumlama ve anlamlandırma gücü kazandıran bir eylemdir.]

D) [YANIT] Hatırlama ve akılcı düşünme yetisinin yanı sıra hayal gücünü besler.

[YANIT İnsanın düş gücünü, gerçeği algılayışını, yaşam anlayışını, belleğini geliştiren bir etkinliktir.]

E) Zaman içinde dili daha iyi kullanma becerisi kazandırır.

[İnsanın, gözlem gücünü, dilini daha etkin biçimde kullanmasını sağlayan bir eylemdir.]


ree

a. Verideki “çoğunlukla” sözcüğü anlamına uygun yerde kullanılmadığı için anlatım bozukluğuna yol açmış. “Çoğunluk”, yarıdan bir fazla anlamını içeren sözcüktür. Burada yarıdan bir fazla değil “çokluk” söz konusudur. (TDK’nin genel ağdaki sözlüğünde “çoğunlukla” sözcüğüne ikinci bir anlam yüklenmiş ve Ayla Kutlu’nun anlatım bozukluğu içeren bir tümcesi, buna örnek gösterilmiş. TDK’nin işleri!)

Bu parçada “mesele” yerine “sorun”, “mesela” yerine “örneğin, söz gelişi”, “isim” yerine “ad” sözcüklerini kullanabilirdiniz.

b. Soru kökünde “ile” ekleştirilmiş ama yine daha önce sözünü ettiğim anlatım bozukluğu... Şöyle olmalıydı: Bu parçaya göre eski dergilerle ilgili [olarak] aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

c. Soruya yanıt olarak kurulan A’daki tümce, açık değil ve eksik çünkü yazarın “çoklukla” yerine yanlış anlamda kullandığı “çoğunlukla” sözcüğü, bütün dergilerin şaşırtıcı bilgi içermediğini belirtiyor. Şöyle kurulabilirdi: Okuyucu, kimi zaman şaşırtıcı bilgilere rastlar.

Öteki seçenekler de bu anlatıma uygun kurulabilirdi:

B) Döneminde değeri anlaşılmamış sanatçıların ürünleri vardır.

C) Yazılar, her okuyucunun anlayabileceği açıklıktadır.

D) Toplumsal sorunlara öneriler içeren yazılar bulunur.

E) Bugünün sanat sorunlarının çözümlerini içerir.


ree

a. Verideki “unsur”u “öge”yle, “hâl”i “durum”la, “mekân”ı da “ev, yer”le, “zarafet”i “güzellik, incelik”le, “*nostaljik” sözcüğünü de “geçmişe özgü” sözüyle Türkçeleştirebilirdiniz.

b. Soru kökünde yine “ile’nin ekleştirilmemesi, yine “olarak” eylemsisinin eksikliği... Şöyle olmalıydı: Bu parçada kapı tokmakları[yla] ilgili [olarak] aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

c. C’de “sosyal statü” yerine “toplumsal konum” sözü kullanılmalıydı.


ree

a. Verideki iki noktalı virgül de hiç gereği yokken özneden sonra konulmuş. Özneden sonra noktalı virgül konulmaz. TDK’nin daha önce yayımladığı hiçbir kılavuzda bulunmamasına karşın 2012 baskılı Kılavuz’da “konulabilir” yüklemiyle koyduğu kural(!), bence kural değil. Bununla ilgili olarak 2020 TYT Türkçe Testi’nin eleştirisinde şunları yazmıştım:

Parçada özneden sonra noktalı virgül kullanılmış. Bu kullanım doğru değil. TDK’nin YAZIM KILAVUZU’nda (27. baskı, 2012.) özneden sonra virgül “konulabileceği”(!) söylenmesine karşın bu, doğru bir belirleme değildir. Bunun bilimsel olmadığını KILAVUZ’u eleştirdiğim yazımda uzun uzun açıkladım. (Bu açıklamalar için bak. https://www.huseyintoptas.com/blog).

b. Soru kökünde daha önce eleştirdiğim yanlışlık var. Şöyle olmalıydı: Bu parçaya göre Charlie Chaplin’[le] ilgili [olarak] aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

c. C’de kullandığınız “detay” sözcüğü, “ayrıntı” sözcüğünü öldürmek üzere. Siz kullanırsanız öğrenci kullanır, siz kullanırsanız TV sunucuları kullanır. Türkçenin bir sözcüğü daha Fransızcadan alıntı bir sözcükle öldürülüyor. Bu ölüme siz katılmayın lütfen. Anlatımınıza özen gösterin. Bu seçeneği şöyle kurabilirdiniz: Çektiği filmlerde [öz yaşam öyküsel] [ayrıntılar] yer almıştır.

ç. D’deki yanıt tümcesinin ne anlattığı belli değil. Şöyle kurulabilirdi: Birbirine benzer senaryoları filme aktarmıştır.

Bu eksikliklerin dışında metin ve soru güzel.


ree

a. Verideki “Bu alıcılar, tüylü hayvanların ensesindeki sıvı damlacıkları tarafından uyarıldığında tutarlı bir davranışa neden oluyor.” tümcesini anlam belirsizliğinden ve “tarafından” sözcüğünden kurtararak şöyle düzeltebilirdiniz: “Tüylü hayvanların ensesindeki sıvı damlacıkları, bu alıcıları uyardığında silkelenme davranışı ortaya çıkıyor.”

“Başka bir deyişle ıslak köpek silkelenmesi hareketini yapan hayvanların kendi kürklerindeki potansiyel zararlılardan kurtulmak için bilinçli hareket ettikleri görülüyor.” tümcesini de “potansiyel” sözcüğünden kurtararak şöyle düzeltebilirdiniz: “Başka bir deyişle ıslak köpek silkelenmesi hareketini yapan hayvanların kendi kürklerine girebilecek zararlılardan kurtulmak için bilinçli hareket ettikleri görülüyor.”

b. D’de “sonucunda” sözcüğü yine anlamına uygun yerde kullanılmamış. Bu sözcük çıkarılıp tümce şöyle kurulabilirdi: Tüylü hayvanlarda görülen silkelenme hareketinin bir tetikleyic[iyle] ortaya çıktığına. Tümceyi şöyle de kurabilirdiniz: Tüylü hayvanlarda görülen silkelenme hareketinin bir tetiklenme sonunda ortaya çıktığına.



ree

a. Verinin “XVI. yüzyılda hapishane olarak kullanılan, XVIII. yüzyılda ise büyük bir yangından dolayı tahrip olan hisar; fethin 500. yılında gerçekleştirilen restorasyon çalışmalarının ardından 1968’de müze yapılarak halkla buluşturuldu. Restorasyon çalışmaları sırasında hisarın altında 125 metre uzunluğunda, yüksekliği yer yer 3 metreye ulaşan ve farklı kollarla başka kanallara da bağlandığı düşünülen bir tünel ortaya çıkarıldı.” tümcelerindeki “hisar” sözcükleri yanlış yazılmış, büyük harfle başlatılmalıydı. TDK’nin YAZIM KILAVUZ’undaki kural şöyle: “17. Yer bildiren özel isimlerde kısaltmalı söyleyiş söz konusu olduğunda, yer adının ilk harfi büyük yazılır: Hisar’dan, Boğaz’dan, Köşk’e vb.”

Birinci tümcede özneden sonra konulan noktalı virgülün de yanlış olduğunu, son tümcenin yükleminin de çoğul olması gerektiğini (belirttiler) belirtmeden geçmeyeceğim.


b. E’deki “ziyaretçilerin hizmetine açıldığı tarihe” sözünde bir belirsizlik var. Hisar, daha önce de geziliyordu (ziyaret ediliyordu) ama müze olarak değil. Öte yandan metinde bir tarihten değil bir yıldan söz ediliyor. Tarih, gün, ay ve yılı içerir. Bu belirsizlikleri gidermek için tümceyi şöyle kurabilirdiniz: “Müze olarak açılış yılına.”


ree

a. Verinin birinci tümcesinin yüklemi çoğul olmalı: Seferber olurlar. İkinci tümcesinde özneden sonra konulan virgül, TDK’ye göre doğru; bana göre yanlış. Noktalı virgülün böyle bir işlevi olamaz. Son tümcedeki noktalı virgül doğru.

b. Yine aynı soru kökü, yine anlatım bozukluğu... Soru kökü, “Bu parçada Cenne Ulu Camisi’[yle] ilgili [olarak] aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?” biçiminde kurulmalıydı.

c. B’deki söz (yanıt), “itibarıyla” sözcüğünden kurtarılabilirdi: “İnşa tarihi bakımından bölgenin en eski binalarından biri olduğuna”


ree

a. Bu sorunun verisinde çok yerde gördüğüm bir yanlış var, buna değinmek istiyorum: “Her insanın ergenlik döneminde ebeveyn otoritesine karşı takındığı üç farklı benlik türü vardır: asi çocuk, doğal çocuk ve uslu çocuk.” İki nokta içeren bu anlatım, bağımlı sıralı bir tümcedir; özne (her insanın ergenlik döneminde ebeveyn otoritesine karşı takındığı üç farklı benlik türü) ortaktır: {(Her insanın ergenlik döneminde ebeveyn otoritesine karşı takındığı üç farklı benlik türü) vardır: asi çocuk, doğal çocuk ve uslu çocuk.Ø} Bu anlatımı ayraçtan kurtaralım, özneyi iki tümceye de koyalım: Her insanın ergenlik döneminde ebeveyn otoritesine karşı takındığı üç farklı benlik türü vardır; her insanın ergenlik döneminde ebeveyn otoritesine karşı takındığı üç farklı benlik türü, asi çocuk, doğal çocuk ve uslu çocuk.Ø

İki nokta, matematikteki eşit (=) işaretinin dengidir. İki nokta da sağındaki bölümle solundaki bölüm eşit olursa birinciden sonra konulur. Bu sıralı tümcede iki tümcenin birbirine denk olduğunu, ikinciyi birinciyle yer değiştirebileceğimizi gördük.

İki noktalı sıralı tümce Türkçede çok kullanılır: Karşımda yorgun bir adam duruyordu: Babam.

“İki noktadan sonra gelen bölüm bir tümceyse bu tümcenin ilk sözcüğü büyük harfle başlatılır.” kuralı uyarınca “asi” sözcüğünün “a”sı büyük harf olmalıydı: Her insanın ergenlik döneminde ebeveyn otoritesine karşı takındığı üç farklı benlik türü vardır: Asi çocuk, doğal çocuk ve uslu çocuk.

b. Verinin son tümcesinde “şekil” sözcüğünün gereksiz kullanımının yol açtığı anlatım bozukluğu var: Davranış şekli.

-Iş, ad-eylem eklerinden biridir; -mAk ve -mA’dan farkı, “şekil, tarz, biçim, stil” sözcüklerinin anlamını da içermesidir. Söz gelişi “davran-ış” = davran-ma biçimidir (şekli, tarzı, stili). Bu eşitliği matematiksel olarak şöyle gösterebiliriz: -Iş = -A biçimi (şekli, tarzı, stili).”

Davranış şekli sözündeki -ış yerine -mA biçimi sözünü koyalım: Davran-ma biçimi şekli. Anlatım bozuk. [Bu anlatım bozukluğu, TDK’nin genel ağdaki sözlüğünde, Zeynep KORKMAZ’ın bir kitabının adında (Türkçede Eklerin Kullanılış Şekilleri ve Ek Kalıplaşması) ve GRAMER kitabının birçok yerinde var. Şaşırtıcı. Ek konusunun uzmanı bir bilim insanının bu tür anlatımlar kurması, aklıma bilgi-bilinç kavramlarını getiriyor.]


Son tümceden “şekli” sözcüğü çıkarılmalıydı.

c. Soru kökünde yine Fransızca “parantez” sözcüğü... “Ayraç”, dururken...



ree

a. Verideki “âdeta”yı “neredeyse”yle, “kendi yasasına tabi kılmıştır”ı “kendisine uydurmuştur”la, “kendine”yi “kendisine”yle değiştirmeliydiniz.

Bu değişimleri yapsanız bile bu metnin birçok yerini anlamak güç. Metinde geçen “runik gelenek”, “grafik kaygısı”, “göstergeler dünyasının çekimine kapılmak”, “çağımızın kuşkusu”, “özerk biçimlere kapılarını ardına kadar açmak”, “grafizm özerkliği” kavramlarının anlamı bilinmeden metnin anlaşılması olanaksız. Bu kavramlar da lise son sınıf öğrencisinin Türk dili ve edebiyatı derslerinin öğretim programlarında yer almaz. “Bu metin, öğrencinin sanat kültürünü de ölçmeye yönelik.” demeyin. Bu metin, resim kültürü. Resim, sanat değil mi, demeyin. Resmin kendisine özgü geniş bir kültürü vardır. Resim de bütün yazın ürünleri gibi “biçim-içerik ilişkisi” üzerine kurulur. Siz, bu ilişkiyi sormak istemişsiniz ama metnin büyük bir bölümü lise son sınıf öğrencisinin anlayamayacağı tümceler içeriyor.

Bu metni neden seçtiniz? Raoul Ubac’ı öğrenciye tanıtma amacı güttük de diyemezsiniz sanıyorum. Ubac’tan başta tanıtılacak onca ressam varken Ubac gibi kıyıda köşede kalmış, tartışmalı bir sanatçıyı seçmiş olamazsınız.


ree

a. Buraya almadığım 35. sorunun kökünde yine aynı anlatım bozukluğu... Şöyle olmalıydı: “Bu parçaya göre Raoul Ubac’[la] ilgili [olarak] aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?”


ç. 36. sorunun kökünde yine “ifade” sözcüğü... Bir de “... Raoul Ubac’ın sanat anlayışının hangi yönüne işaret etmektedir” sözleri zorlama olmuş. “İşaret etmek”le anlatmak istediğiniz ne? “Göstermek” mi, “değinmek” mi, “vurgulamak” mı?

Soru kökü şöyle olabilirdi: Bu parçada altı çizili sözle Reoul Ubac’ın sanat anlayışının hangi yönü vurgulanmaktadır?


d. Seçenekler, kuşkuya yer vermeyecek kadar açık anlatımla oluşturulmalıdır. Bu sorunun A seçeneğindeki anlatım da Ubac’ın sanat anlayışının bir özelliğidir. Altı çizili söz “biçimin içeriği gölgelememesi” üzerine kurulmuş. Buradan Ubac’ın sanatının temelinde içerikle biçimin uyumu vardır. E’deki “resimdeki formlar” sözüyle biçimi. “eserdeki mesaj” sözüyle de içeriği anlatıyorsunuz yani Ubac: “Biçim, içeriğin önüne geçmemelidir.” diyor, diyorsunuz. Bu durumda A da soruya yanıt olabilir. Bu yüzden seçenekler daha açık, duru ve yalın olmalı.


Düzeltmeye çalışalım:

A) Eserdeki biçim özelliklerinin içerikle uyumlu olmasına öncelik verdiğine

[Yapıtta içerikten çok biçime önem verdiğine]


B) Geleneksel sanat biçimlerinin özerkleşmesine engel olmaya çalıştığına [Eski dönem resimlerindeki biçim egemenliğini yadsıdığına].


C) Düşüncelerini ifade etme tarzını değiştiren çağrışımlardan uzaklaştığına [Resmin düşünce iletme alanı olarak görülmemesi gerektiğine]


D) Grafiğin eserlerdeki derinliği olumsuz etkilediğini düşündüğüne

[Resimle grafiğin iki ayrı alan olarak benimsenmesi gerektiğine]


E) [YANIT] Resimdeki formların, eserdeki mesajın önüne geçmesine itiraz ettiğine [YANIT] [Resimdeki biçimsel ögelerin, içeriğin önüne geçmesine karşı çıktığına]


ree

a. Bu parçada düzeltilecek çok yer var. (Duyguyu hissetmek sözünün anlamı nedir, bileniniz var mı?] Tek tek göstermek yerine parçanın düzeltilmiş biçimini aşağıya alıyorum:


Masallar yaşadıkları zamana, [yere] ve onları anlatan kişilerin deneyimlerine göre [biçim] alır. Bu [canlı] yapısı nedeniyle hemen her ülkede aynı masalın farklı [biçimlerine] rastlanır. Masal[daki] yemekler, kıyafetler, meslekler değişebilir. Bir ülkede deri [gereçleri] sıklıkla kullanılırken diğer ülkede gümüş işçiliği yaygınsa masallarda da söz konusu [gereçlerin] adı geçebilir. Avrupa’da Pamuk Prenses masalı genellikle “Kar Beyaz” adıyla anlatılır. Ancak bu masalı Hindistan’da hiç kar görmemiş bir çocuğa bu adla anlatmak pek [olanaklı] değildir [çünkü] masalların temel işlevlerinden biri bizleri [başka bir dünya] içine almaktır. Bizler masalın içinde tüm duyularımızla var oluruz. Anlatılan insanı görür, yemeğin tadını veya çiçeğin kokusunu alırız. Belleğimizde kayıtlı bilgiler, duyularımızla algıladıklarımızla eşleşir, [tanıdık] bir duyguyla [karşılaşıp] bize [özgü] bir kültürü gördüğümüz için masallarla özdeşlik kurarız. Dolayısıyla masalların yerel ögelerle yeniden üretilerek köklenip güçlendiklerini söyleyebiliriz.


ree

a. Soru kökünde yine aynı anlatım bozukluğu... Şöyle olmalıydı: Bu parçada masallarla ilgili [olarak] aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?

b. A’daki “rol” yerine “etki”, B’deki “varyantlarının” yerine “biçimlerinin”, C’deki “içeriğe müdahale” yerine “içeriği değiştirmelerine”, D’deki sözün yerine “Beğenilme nedeninin dinleyicinin duygularını etkilemesine”, E’deki “hâl” yerine “durum” söz ya da sözcükleri kullanılmalıydı.



ree

Verideki “tarafından”lı tümce şöyle düzeltilebilirdi: “Sanatçı Damien Hirst'ün bir sanat galerisinin vitrinine yerleştirdiği çalışmasını, eseri çöp sandığını söyleyen bir temizlik görevlisi çöp kutusuna attı.”

İkinci tümcede “eser” sözcüğünden sonra konulan noktalı virgül doğru değil.

Üçüncü tümcedeki “ifade ederken” yerine “belirlerken” sözcüğünü kullanmalıydınız.



ree

Soru kökünde yine aynı yanlışlık... Şöyle olmalıydı: Bu parçaya göre Damien Hirst’[le] ilgili [olarak] aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?







ree

a. Soru kökünde yine aynı yanlışlık... Şöyle olmalıydı: Bu parçaya göre temizlik görevlisi[yle] ilgili [olarak] aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

b. A’daki tümcede “görüş taşımak” sözünü yadırgadım, söz doğal değil. Şöyle olabilirdi: Sanatın alışılmış görüntülerle yansıtılması gerektiği görüşündedir.


c. B’deki tümce şöyle olabilirdi: “Sanatı daha önce gördüğü yapıtlara göre değerlendirir.”

ç. C’deki tümce [yanıt] şöyle olabilirdi: “Ünlü sanatçıların çalıştığı yerin düzeniz oluşuna anlam veremez.”

d. D’deki tümce şöyle olabilirdi: “Sıradan bir insanın da yapabileceği şeyleri sanat yapıtı olarak görmez."





TÜRK DİLİ VE EDEBYATI TESTİ
TÜRK DİLİ VE EDEBYATI TESTİ


2025 YKS-AYT’DEKİ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI TESTİ’YLE İLGİLİ İZLENİMLERİM, ÖNERİLERİM


2020’deki eleştirimde şunları yazmıştım:


1. “TÜRK DİLİ” SORULARI (İlk beş soru.)

Sorular için şunları söyleyebilirim:

a. TYT Türkçe Testi’nde eleştirdiğim ayrıntılar, bu beş soruda da yinelenmiş. Gelecek yılın sınavında daha özenli olunmalı.

b. Daha önceki çok sorulu testten kalan kalıplaşmış yapı bırakılmalı; bu beş soru, yalnızca dil bilgisi içerikli olmalı; öğrencinin TYT Türkçe Testi’nde yeterince ölçülemeyen dil bilgisi, bu testteki bu beş soruyla ölçülmeli.

2. “TÜRK EDEBİYATI” SORULARI


Türk edebiyatı sorularıyla ilgili görüşlerim de şöyle:

Konu dağılımına özen gösterilmiş. Sorular -bir iki eksik dışında- MEB Türk Edebiyatı Müfredat Programı’nı kapsar nitelikte hazırlanmış. Sorular ve seçenekler -eleştirdiğim bir iki pürüz dışında- özenli kurulmuş, çoktan seçmeli soru ilkelerine uyulmuş.

Bu soruları hazırlayanların ve denetleyenlerin de ellerine, beyinlerine sağlık.

Daha doğru, daha iyi, “daha Türkçe” soruların hazırlanması dileklerimle...



Bu yıl da aynı duygular içerisindeyim.

Emeğiniz şenlensin, değerbilir insanlara ulaşsın.

Sevgi ve saygılarımla...

HÜSEYİN TOPTAŞ, 31 Ağustos 2025, İzmir



ree

Bu testle ilgili eleştirime 4. sorudan başlıyorum. İlk üç soruda daha önce eleştirdiğim yanlışlar vardı, bu yüzden onları buraya almadım. Söz gelişi 1. soruda “ile”nin ekleştirilmemesi, 2. sorunun kökünde “olarak” eylemsisinin eksikliği, soru kökünde “cümle” sözcüğü varken seçeneklerde de “cümle”nin kullanılması, B’de “ifade et-” eyleminin bulunması, 3. soruda “hâl” yerine “durum” sözcüğünün kullanılmaması vb.

a. Verinin ilk tümcesindeki “ait” yerine “özgü”, “inşa eden” yerine “oluşturan” sözcükleri kullanılabilirdi. İkinci tümce “tarafından”dan kurtarılıp şöyle düzeltilmeliydi: “Söz konusu imgeleri de ulusal sinema kültürünü besleyen ortak tarih, kültür, inanç ve sanat gelenekleri biçimlemektedir.”


b. Seçenekler özensiz kurulmuş, şöyle kurulabilirdi:


A) Çok uluslu toplumlarda, sinema sanatı tematik olarak daha fazla çeşitlilik gösterir.

[Çok uluslu toplumlarda sinemanın işleyeceği çok konu vardır.]


B) Kültürel unsurların merkeze alınması, Polonya sinemasının gelişiminde etkin rol oynar.

[Polonya sineması, kültürel ögeleri daha çok işleyerek gelişmiştir.]

C) [YANIT] Ulusal sinema kültürü, bir topluma ait kolektif bilinç unsurları tarafından oluşturulur.

[Ulusal sinema kültürü, o toplumu oluşturan kültürel ögelerin birleştiriimesiyle oluşturulur.]

D) Sinema sanatında, var olunan toplumun değerleri işlendiği sürece evrenselliğe ulaşılır.

[Sinema sanatında evrenselleşme, ulusal kültür işlenerek gerçekleşir.]

E) Kültürel imgeler ile doğru hikâyeleri birleştirmek zengin bir sinema dili yaratır.

[Sinemanın işlediği öyküler, kültürel imgelerle kurulunca değer kazanır.]


ree

a. Veride “Mary Shelley’in” sözünden sonra konulan noktalı virgül, yazım yanlışı. TDK’nin o bilim dışı “...özneden sonra...konulabilir.” kuralına bile uymuyor bu kullanım. Bu söz özne değil “tamlayan”.

Verideki “hâkim” yerine “egemen”, “tespit etmiş” yerine “saptamış”, “kendini” yerine “kendisini” sözcükleri kullanılmalıydı.

b. Bu sorunun kökünde ve 6, 7 ve 9. soruların köklerinde “olarak” eylemsisinin eksikliğinden kaynaklanan anlatım bozukluğu var. 6. sorunun verisindeki “kendine”, “kendisine” olmalıydı.




ree

a. Defne’nin birinci konuşmasındaki “hakiki” yerine “gerçek”, otomatizm yerine TDK’nin önerdiği “öz devinim” söz ya da sözcükleri kullanılmalıydı. Yüklem, çoğul olmalıydı: Başarırlar.

b. Çınar’ın konuşmasındaki noktalı virgül yazım yanlışı, oraya virgül konulmalıydı.


“Folklorik unsurlar” yerine de “folklor ögeleri” kullanılabilirdi. Yüklem, çoğul olmalıydı: Kapatırlar.

c. Defne’nin ikinci konuşması şöyle düzeltilebilirdi: Ayrıca onlar, güncel sorunlardan uzak durmayı, kültürel donanımlı kişilerin beğenilerine seslenmeyi amaçlamışlardır.

ç. Soru kökündeki “diyalog” yerine “karşılıklı konuşma” sözü kullanılabilirdi. Kök, gereksiz sözcüklerden arındırılarak şöyle kurulabilirdi: Bu karşıklı konuşma, hangi yazın (edebiyat) topluluğunun görüşlerini yansıtmaktadır?

bottom of page